9 Şubat 2012 Perşembe

Shirin Neshat





 
Shirin Neshat İranlı fotoğrafçı ve yönetmen .
Şu an Amerika’da yaşayan sanatçı, İran’ın Kazvin şehrinde doğmuş ve 17 yaşına kadar doğduğu ülkede büyümüş. Yüzü Batı’ya dönük bir orta sınıf aileden gelen Neshat, babasının çocuklarını Avrupa’da okumaları için teşvik ettiğini söylüyor. O dönemde Şah Rıza Pehlevi’nin yönetiminde olan İran’da Batı oldukça ciddi bir çekim gücü oluşturmuş. Amerikalılaşma eğilimi ekonomik alanda olduğu kadar sosyal alanda da üst orta sınıf ailelerin yaşam biçimlerinde kendini göstermiş. Çoğu aile çocuklarını Avrupa ve Amerika’da eğitime gönderme arzusu taşımış.
Sanatçının Kazvin'de doktor olan babası tarafından rahat bir ortamda yetiştirilmesi feminizm ile tanışmasına aracılık eder ilerideki sanat yaşamında bu etkinin izlerini görmek mümkün.  
Batılılaşma arzusu doğrultusunda Tahran’da yatılı bir Katolik okuluna yazdırılan Neshat sıcak aile ortamından sonra bu yerin kendisine soğuk ve itici geldiğini söylüyor.Burada  anorexia hastalığına yakalanan sanatçının hayatında kısa süreli  yatılı okul deneyimi kötü bir anı olarak kalacaktır.
Neshat  17 yaşında  Amerika’ya gider ve University of California Berkeley’de Master of FineArts derecesine kadar yükseleceği bir eğitim hayatına başlar .
Okulu bitirmesinin ardından New York’a yerleşir ve sanat hayatında önemli etkiler yaratacak bir mekanda çalışmaya başlar. Manhattan’daki Storefrontfor Art and Architecture adlındaki kurum çok farklı sanat akımların eserlerini bünyesinde barındırıyor ve sürekli yeni çalışmalara ev sahipliği yapıyordu.Neshat ,bu ortamda oldukça deneyim sahibi oldu.
Shirin’in hayatındaki belki de en önemli dönüm noktalarından biri İran İslam devriminin 12 yıl sonrasında ,1990 yılında İran’a dönüşüyle yaşanacaktır. Amerika’da gördüğü eğitim ,yaşam standartları ve gençliğinde ülkesinde yaşadığı deneyimlerin ardından İran’ın  bugünkü gerçekliği kötü bir değişimi yüzüne vuracaktır.İdeolojinin günlük yaşama bu derece yansıdığı bir ülkeyle ilk defa karşılaşmaktadır Neshat.İnsanların fiziksel görünümlerinde ve sosyal davranışlarında çok radikal bir farklılaşma vardır,gençliğinin geçtiği İran artık eskisi gibi değildir.
Bu travmatik etki altında Amerika’ya dönüşüyle, 1993-1997 dönemini içine alan kesitte fotoğraflarından oluşturduğu Women Of Allah forograf dizisi çalışmasında ilk ciddi sanatsal çıkışını yapar.



Bu fotoğraflarda asi, savaşçı ama bir o kadar da anaç bir kadın vardır.İran’da devrimin itici gücü Şii kültürüdür, Shirin Neshat, İran İslam devriminin en çarpıcı simgesi olan bu militan Şii kadın kimliğini temsil eden peçeli ve silahlı kadın fotoğraflarının üzerine İranlı kadın şair Forugh Farrokhzad ile Tahereh Saffarzadeh’ın şiirlerini resmetmiştir.

İslam’da kadının açıkta kalması serbest olan yüz ,el ve ayaklar bu şiirlerle süslenir.Ancak bu fotoğraflarda kadın’ın aynı zamanda cezbedici ,pitoresk ,erotik bir yanı da vardır…insani bir yan.Bu önemli bir kontrast oluşturur fotoğraflarda .

Herşeyi dualite yani karşıtlıkların birliği olarak görüyorum diyor Neshat.Evren paradoksal olarak;yaşam-ölüm ,iyi-kötü,güzellik-şiddet,doğu-batı döngüsünde yoluna devam ediyor.


Allah'ın Kadınları fotoğraf serisinde bir yandan silahlı bir kadının görüntüleriyle karşı karşıyayız ancak bir yandan da bu kadının vücut dili ve bakışlarında itaatkar,hüzünlü, duygusal bir duruş var.


Untitled adlı fotoğraf bu karşıtlığı oldukça net veriyor.Oğlan çocuğu (Neshat'ın oğlu) çıplak olarak vücudunun güzelliği ile sergilenmekte ,üzerinde çizilmiş desenlerle kendini ortaya koymaktadır.Çocuğunun elinden tutan anne (kadın) ise arkasındaki beyaz fon ile tam bir karşıtlık oluşturan adete siyah bir boşluktan oluşur.Erkeğe tanınan bedensel özgürlüğe karşın kadının bedeninin ötekileştirilmiş,yok sayılmış,gizlenmiş varoluşudur fotoğrafta görülen.
“Ben Batı’da aldığım eğitimi, yetiştiğim ve içimde taşıdığım kaynağımla birleştiriyorum. Benim söyleyecek çok sözüm var. Batı’da aldığım eğitim de benim, bir Doğulu olarak Batı’ya ulaşmamı sağlıyor, onlara Doğu’yu anlatabilmemi, Batılı olmamı değil ” diyor sanatçı.
Shirin Neshat, Batının oryantalizminden rahatsız olacak kadar Doğulu ,Doğunun kadını öteleyen erkek egemen,otoriter yapısını kabullenemiyecek kadar da Batılı aslında.
Çalışmalarımda İran’daki yaşamım ve aldığım eğitimin önemli bir etkiye sahip olduğunu düşünüyorum.Ömer Hayyam,Firdevsi gibi büyük ustaların eserleriyle büyüdüm,uzun yıllar Batıda yaşamış olmama rağmen estetik ve duygusal anlamda Batı’nın dışında kalıyorum diye vurguluyor..
Shirin Neshat'ın son filmi Women Without Men (Erkeksiz Kadınlar).''Tobaa'' yani kutsal kitaplarda yer verilen cennet bahçesi merkezine kurgulanmış olan son filmi WomenWithout Men (Erkeksiz Kadınlar )(ZananBidun-i Mardan) sanatçının.
İran edebiyatının muhalif kadın yazarı Shahrnush Parsipur’un 1989 yılında çıkan ve hemen yasaklanan kitabından yola çıkılarak çekilmiş bu film. Shahrnush Parsipur’un kadının toplumdaki yerine,erkek egemen düzene getirdiği eleştiriler Shirin’i oldukça etkilemiş ve bu eseri ortaya çıkartmasına yol açmış.
''Cennet bahçesi-Tobaa'', Perslerde  ve İran edebiyatında geçmişten beri kullanılan,kutsal kitaplarda yer verilen bir tasvir ve ''ortak kültürün zenginliğinin paylaşılabileceği bir mekan''ın özlemini dile getiriyor.
Yıl 1953 yılında İran'da petrol kuyularının millileştirilmesini hedefleyen Musaddık hükümetinin türlü oyunlarla yalnızlaştırılıp, ABD desteğinde bir darbeyle Şah'ın yeniden iktidara getirilmesi süreci yaşanmaktadır.Bu kargaşa içerisinde üç kadının yaşamın gerçekliğinden koparak nefes aldıkları bu bahçe filmin ana temasını oluşturuyor.
Mutlaka izleyin.

Ölüm zor değildir
Düşünmesi  zordur
Peşinde olduğumuz tek şey
Yeni bir form
Yeni bir yol bulmaktı